Bugün 18 MART; zamanın takvimden kopartıp götürdüğü sıradan bir tarih değildir. Bugün; Çanakkale’de bir devrin battığı, şanlı ordumuzun tarihi bir kez daha yeniden yazdığı ve dünyaya Çanakkale’nin geçilemeyeceği gerçeğini hafızalarına nakşettiği gündür. Askerimiz Çanakkale’de sadece gücünü ve yiğitliğini göstermemiş, savaşta bile olsa merhametin, diğerkamlığın ve insan olmanın ne olduğunu da göstermiştir. Atatürk’ün Çanakkale’ de ölen düşman askerlerinin ailelerine yazdığı mektup ve Avurtralyalı annenin verdiği cevap bunun en güzel örneğidir.
Atatürk mektubunda şunları yazmıştır:
Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken İngiliz , Fransız, Avustralyalı , Yeni Zelandalı , Hintli kahramanlar! Burada , dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçikle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedir ve rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”
Buna cevaben Avustralyalı annenin yazdığı mektup şöyledir:
“Gelibolu topraklarında yitirdiğimiz evlatlarımızın acısını alicenap sözleriniz hafifletti, gözyaşlarımız dindi. Bir anne olarak bir güzelim teselli verdi. Yavrularımızın sonsuz uykularında huzur içinde dinlendiklerinden hiç şüphemiz kalmadı…”
Çanakkale anlatılarak bitecek bir destan değil, destan içinde destanlar saklar sinesinde. Hangi kalem ki yazmaya mürekkebi yeter? Hangi parşömen ki sığdırabilir bağrına? Hangi hatip ki takati yetsin anlatmaya? Yiğit Mehmetçiğin her biri bir Seyit Onbaşı, her biri bir Hüseyin Avni Paşa’dır. Bizde 57. Alay’lar ve Meçhul Asker’ler tükenmez. Onlar ölüme koşanlar. Onlar şehadet şerbetini içmeye kanmayanlar. Onlar bu Vatanın kara sevdalıları. Onlar üzerine düşeni yaptılar. Çıtayı arşa taşıdılar. Şimdi böylesine asil bir soyun evlatları olarak bize düşen bu zaferi; bilimle, ekonomiyle, her alanda azim ve kararlılıkla kendimizi geliştirerek taçlandırmak ve Çanakkale Ruhunu ebediyyen yaşatmaktır. Sadece kendimiz için değil tüm dünya insanları için bunu başarmamız bizim borcumuzdur.
Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu topraklar için can veren Tüm Aziz Gazi ve Şehitlerimizin Ruhları Şad Olsun…